“Doğal olan zararsızdır.”
Bu söz, özellikle bitkisel ürünler söz konusu olduğunda halk arasında sıkça tekrar edilen bir ezberdir. Ne yazık ki bu ezber, birçok insanı yanlış bir güven duygusuna sürükler. Bitki çayları da bu algının merkezinde yer alır. Aktarlardan alınan veya market raflarında “sağlıklı yaşam” etiketiyle sunulan çaylar, çoğu zaman bilimsel bilgiye dayanmadan “her derde deva” olarak görülür. Oysa gerçek bundan çok daha karmaşıktır.
Her bitki çayı her beden için uygun değildir. Üstelik bu çayların içerikleri sanıldığı kadar masum da değildir. Bazı bitki türleri, içerdiği aktif bileşenler nedeniyle ilaçlarla ciddi etkileşimlere girebilir. Örneğin, yeşil çay, kanı sulandıran ilaçların etkisini azaltabilir; ısırgan otu, idrar söktürücü ilaçlarla birlikte tüketildiğinde böbrekleri fazla çalıştırarak vücuttaki mineral dengesini bozabilir. Sarı kantaron, antidepresanlarla birlikte alındığında ilaçların etkisini değiştirebilir, hatta azaltabilir. Bunlar yalnızca birkaç örnek.
Bazı bitki çaylarının etkisi, kullanılan doza ve sürece bağlı olarak zehirleyici hale dahi gelebilir. Uzun süreli tüketilen sinameki, bağırsak tembelliğine yol açabilir. Adaçayı fazla içildiğinde sinir sistemini uyarabilir, çarpıntıya sebep olabilir. Bu riskler özellikle çocuklarda, yaşlılarda ve bağışıklığı zayıf kişilerde daha da artar.
Hamilelik döneminde ise durum çok daha hassastır. Adaçayı, fesleğen, rezene gibi bazı bitki çayları rahim kaslarını uyararak düşük riski oluşturabilir. Aynı şekilde, emzirme döneminde tüketilen bitkiler, anne sütüne geçerek bebekte alerjik reaksiyonlara veya sindirim problemlerine yol açabilir. “Ne olacak bir bardaktan?” demek, bazen telafisi zor sonuçlar doğurabilir.

Bir diğer yanılgı da, bu çayların “ilaç yerine geçebileceği” düşüncesidir. Oysa bitkisel tedaviler, ancak bilimsel bilgiye ve doktor onayına dayandığında anlamlıdır. Halk arasında kulaktan kulağa yayılan tarifler, internetten rastgele alınan öneriler, kişinin sağlık durumuna uymadığında ciddi komplikasyonlara neden olabilir.
Üstelik günümüzde piyasada satılan bitki çaylarının birçoğu karışım halindedir. Etiketler çoğu zaman yetersiz bilgi içerir. Ne kadar tüketilmeli? Hangi koşullarda içilmeli? Hangi yaş grubuna uygun? Bu soruların çoğu yanıtsız kalır. Bu da “doğal ama kontrolsüz” bir tehlike doğurur.
Bitki çayları elbette doğru kullanıldığında sağlığı destekleyebilir. Ancak, “bitkisel” ifadesi tek başına güvenli olduğu anlamına gelmez. Bu çaylar da tıpkı ilaçlar gibi dozaj ve kullanım bilgisi gerektirir. Özellikle kronik hastalığı olan bireyler, ilaç kullananlar, hamileler ve çocuklar için bazı bitki çayları riskli olabilir.
Bir ürünün doğal olması, onu zararsız yapmaz. Sağlığınızla ilgili kararları yalnızca doğallık algısına dayanarak vermeyin; mutlaka bir uzmana danışın.