Soğan doğramaya başladığında gözlerimizin birden sulanması, yanması ve istemsizce yaşarması o kadar tanıdık bir sahnedir ki… Çoğu kişi bunun sebebini soğanın acı olmasına bağlar.
“Aman ne acıymış, gözlerimi bile yaktı!” deriz genelde.
Oysa işin aslı hiç de bildiğimiz gibi değil.
Gözyaşlarımızın sebebi soğanın acısı değil, içindeki kimyasal bir savunma mekanizması.
Soğan savunmaya geçiyor!
Soğanı kesmeye başladığımızda hücreleri parçalarız. Bu hücrelerin içinde gizli saklı duran enzimler ve sülfürlü bileşikler, kesik sayesinde birbirine karışır. Böylece havaya hızla uçucu sülfür gazları yayılır.
Bu gazlar gözlerimize ulaştığında, gözlerimiz “Burada tahriş edici bir şey var!” diye alarm verir. Gözyaşı bezlerimiz de hemen devreye girer ve bol bol yaş üretmeye başlar.
Bu aslında gözlerimizin kendini koruma şeklidir; daha çok yaş, gazı seyreltir ve tahrişi azaltır.

Kısacası, soğan doğradığında gözlerimizin dolmasının nedeni soğanın acı olması değil, kimyasal tepkime sonucu ortaya çıkan bu gazların gözlerimizi rahatsız etmesidir.
Gözlerimiz ise kendini savunmak için bir temizlik harekâtı başlatır.
Yani gözyaşlarımızın asıl sebebi soğanın acısı değil, kimyasıdır.
Bazen doğa en beklenmedik yerden küçük oyunlar oynar bize…
İşte bu yüzden diyoruz ya, bildiğin gibi değil!